Perşembe, Ocak 05, 2006

Babam ve Oğlum - Çağan IRMAK 'tan bir film


Son üç haftadır -yani geçen seneden beri- haftasonu sinemaya gidiyorum.Kafamda birçok arkadaşımın tavsiye ettiği Babam ve Oğlum filmine gitmek vardı.Malum uzun zaman önce bütün sinemaları parça parça bölüp salonlara ayırdılar. Sinemaya gidiyorsun en az dört salon var.Benim gittiklerimde birinde altı birinde sekiz salon vardı.Altı salondan ikisinde Babam ve Oğlum ikisinde de henüz gösterime girmiş Yılmaz Erdoğan 'ın Organize İşler filmi vardı. İstediğim filme hiçbir salonda yer olmadığı gibi alternatif girilebilir dediğim Organize İşler'e de boyun ağrıtmak için en önde iki üç kişilik yer kalmıştı.Bu olayı iki hafta üstüste yaşadım.
Şimdi diyeceksiniz ki rezervasyon yap da öyle git! Denedim, denedim ama sinema telefonları ya cevap vermiyor ya da bilet satış hatları çalışmıyor. Sinemaya önceki günlerden bilet almak gibi bir alışkanlığa da sahip değilim ve böyle bir alışkanlık da istemiyorum.

Neyse bu salı sekiz salonlu bir sinemada en önde de olsa Babam ve Oğlum filmine yer buldum ve izledim.
Bu filme gitmeden önce bir ilgi ve saygı uyandı bende. Çok izlenen filmlerin adını, sahnelerini, medya organlarından çeşitli şekillerde duyarız ve yoğun bir reklama maruz kalırız.
Bu filimde ise hemen hemen hiçbir reklam kampanyası düzenlenmedi.Bildiğim kadarıyla filmde son teknoloji efektler kullanılmadığı gibi çok büyük bir bütçeye de sahip değil.
İlginç olan bütün bunlara rağmen filmin haftalardır kapalı gişe oynaması.En büyük ve belki de en etkili reklam olan bireysel reklama maruz kaldık.Bu film fısıltı gazetesinde hergün yayınlandı."Gittin mi, gördün mü, ben çok etkilendim, mendilsiz gitme!" vesaire gibi konuşmalara şahit olduk.

Gelelim filme...

Merak etmeyin filimin konusunu anlatıp katilin şöförün hala kızı olduğundan filan bahsetmeyeceğim:)

Film 1980'lerin Türkiye'sinde geçiyor.Daha ilk sahnelerde vurucu bir konuyla başlıyor.İnsana ben ne yapardım dedirtiyor resmen.Hızlı bir film olduğu söylenemez ama asla baymıyor.Filmin ortalarında boğazınızda hafif bir düğümlenme olduğunu farkediyorsunuz.Tam bu düğüm de neyin nesi şimdi derken Ege şivesi ile konuşan insanların komikliklerine gülüyorsunuz.Sonra gözlerinizin kaşındığı hissine kapılıyorsunuz...Sonra gülüyorsunuz...
Filmin sonlarına doğru artık film seyirciye iyice yükleniyor, yutkunmakta zorluk çekiyorsunuz. Gözünüzün kaşınma sebebini anlıyorsunuz...

Tahminime göre bu filmin bu kadar tutmasının sebebi hikayenin ve oyuncuların çok gerçekçi olması. Çok samimi, abartısız, acıklı ama arabesk olmayan sıradışı gibi görünmekle beraber inanılası bir hikaye.

Sonuç olarak filme gidilir mi?.. Evet gidilir. Ağlamak için gitmeyin sadece izlemek için gidin konu ve oyunculuk çok güzel.
Birçok yerli ve yabancı filme yoğun reklam ile gittim çıktığımda paramın boşa gittiğini düşündüm fakat bu kulaktan kulağa tanıtım sonucu gittiğim film parayı haketti.

Hiç yorum yok: